Sezen Aksu'dan
Hasankeyf çağrısı

Sezen Aksu

Sevgili yol arkadaşlarım, uzun zamandır yeniden yazmak için vakit kolluyorum. Fakat bazen herşeyin çok daha yoğun olduğu süreçler vardır bilirsiniz. Özellikle yaz ayları benim için böyledir. Bugün beni alelacele yazı başına oturtan sebep, bütün önceliklerimi öteledi. Konumuz Hasankeyf...

Neredeyse günümüzün teknolojik imkanları ile bile elde edilemeyecek kadar eşsiz yaşam koşulları oluşturulmuş mekanlar... Bu mekanlar zihnimizdeki klasik mağara çağrışımlarını top yekûn alt üst ediyor. Yüzyıllardır mağaralarından süzülen eski uygarlıkları bağrında taşıyor Hasankeyf Anadolu’da. Üstelik sadece Anadolu’ya ait değil, tüm insanlığa ait bir kültürel mirası barındırıyor.

Ancak önümüzdeki günlerde, GAP yapılanması kapsamında gündeme gelen ve çevreci karşıtı olmadığı iddiası ile başlatılacak “Ilısu Barajı” projesi ile sular altında kalma tehlikesi ile karşı karşıya kalacak. Son yıllarda mücadele ettiği sorumsuz yerleşim ve betonlaşma tehlikelerine inat asırlarla ifade edilen bir kültürel geçmişin izlerini zorla da olsa korurken, Hasankeyf’in şimdi de sularla boğuşacak olması yadsıyamayacağımız kadar keskin bir gerçek artık.

Gözlerden sakınıp inci tanesi gibi korumak bir yana dursun, “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” kalan son dişiyle de sulara gömecek Hasankeyf’i anlaşılan. Asıl medeniyetin geçmişi kucaklayıp, korumakta saklı olduğunu bilmeyen “sözde medeniyet”in son dişi...

İnsan icadı savaşların anlamsızlığının bile daha kabul edilebilir gerekçeler taşıdığı zamanlarda, “korunmaya müsait yer” anlamını taşıdığı için almış adını Hasankeyf. O dönemlerden bile galip gelip, sakınabilmiş dokusunu. Kültürüyle, ticaretiyle, refahıyla büyümüş; büyütmüş üzerindekileri. Bu meydan okuma, 21. yüzyılın başlarında “ismi açıklanmayan” Alman bir finansörün desteğiyle sularda kaybolmak için değildi elbet; olmamalı.

Bir Ortaçağ başkenti, hepimizin, tüm insanlığın kökleri yatıyor Hasankeyf’de. İnsan olmanın bir ayrıcalığı var ise eğer doğa üzerindeki diğer canlılardan; bu imtiyaz ile gelmiş isek dünya üzerine, işte bu ayrıcalığın hakkını vereceğimiz zaman bu zaman.
Bunun farkına varmış toplumların temsilcileri, “Hasankeyf katliamında” rol almamak için çoktan geri çekildiler; gerek çevre birliklerinin gerekse de kendi kamuoylarının duyarlılığına seyirci kalmadılar.

Ayrıcalığımız, tepkilerimiz ve direncimizde şekil bulsun; bu insanlık suçuna dahil olmayalım lütfen.Bu bir eleştiri yazısı değil, sadece daha fazla bilgi ve belge ile çözüme katkısı olacağını inandığım bir öneri önsözü. “Söz konusu barajın bu koşullarla yapılması tek çözümdür” gibi bir dayatmaya karşı Hasankeyf’lilerin ve onların adına yıllardır bu mücadeleyi verenlerin bir sürü akılcı önerisi var.
Yakında (mümkün olabilir ise yarın, öbür gün) sözü onlara bırakacağız...

04 Temmuz 2007